MİMAR isen…
Yıl 2020… Mimarlık mezunu olup da hayata kendi olduğu yerden bakan, nasıl olması gerektiğini gösterenlerin iç sesi;
Mimarlık günümüzde saygınlığını yitirdi, yaşam piramitinin tabanı boş olunca nasıl bir dünyada (ev, sokak, mahalle, şehir, ülke…) yaşamayı tercih ettiğin aklına gelmeyen bir soru oluyor yolculuğumuz boyunca birçokları için.
Öğrenmeye aç olanın potansiyeli ortaya çıkana & çıkarılana kadar sömürülür / sömürülmesine izin verilir (win – win durumu ne de olsa…).
Biz mimarlar hayatın gündelik bakış açısından hep farklı bir noktadan bakmayı biliriz (bazen şair, bazen doğa koruyucusu, yaşam psikolojisine yön veren psikolog, yaşam koçu’yuzdur hatta madde ile duyguyu bizden daha iyi kimse armonik yapamaz).
Okul ile iş hayatı arasındaki geçiş hiç bir meslekte böyle sert olmaz, OKUL’da hayal etmek en değerli şeyken, iş hayatına geçtiğinde kalıpların dışına çıkan her fikir sende kalmalıdır (muhtemelen de fikrin ”kötüdür” o işi yöneten ya da paranın sahibi olanlar için).
Her şeye rağmen konu bir YAPI ise bulunduğun ortamda hep merkezde’sindir, ama en büyük merkezkaç kuvveti sana etki eder…
Çokça sıralasam da mevzuyu anlatırken cimri davranmak, ifadede zenginlik yaratıyor.
Uzun lafın kısası…
Yukarıdaki maddeler sağdan soldan duyduklarım, hayali olmayanların sığ yerden baktığındaki gördüğü şeylerin sentezi…
Ben ne mi düşünüyorum…Mesleğimi olabilenin en iyisi kadar seviyorum, değerli şeyler yapıyorum. Hayatımın belli dönemlerinde sınanıyorum ve bu hep olacak. İşimi iyi yapmam için en temel malzeme BEN de. Hayal etme var günün sonunda, filtreleri ve BEN dışındaki malzemeleri başkaları veriyor olsa da…